Dijital Marka Ajansı’nın sahibi olan radyo profesyoneli İlkim Kocamaz, yeni yazısında sektöre ilişkin değişimleri ve gelişmeleri ele aldı!
İşte İlkim Kocamaz’ın Yeni Yazısı!
Müzik piyasasında dengeler, sürekli bir değişim içinde… Radyoculuğa başladığım 90’lı yılların sonunda, yönetimden öneriler getirilse de aslında müzik direktörlerinin işine pek karışılmazdı. Bu nedenle iyi olan, ‘radyo şarkısı’ ya da ‘lokomotif’ diyebileceğimiz her çalışma, radyolarda kendine yer bulabilirdi. Hatta ‘şarkı keşfetme’ ve ‘şarkı patlatma’ gibi bir misyona sahip radyolar vardı; vizyoner diyebileceğimiz bu radyoların müzik akışını yöneten kişiler, popüler olabilecek şarkının adeta kokusunu alır ve adeta trendlere yön vererek, radyolar dünyasında fark yaratırdı.
“Boşver, beklet”
Ancak TelifMetre sistemiyle tüm anlayış değişti: Artık ‘Türkiye radyoların en çok çaldığı şarkılar’ın listesini yayınlayan bu sistemin verilerine kayıtsız kalmak çok zor. Halkın gözünde popüler olanı halka sunmak gibi iyi niyetli bir amaçla başlayan bu veri bazlı yeni müzik yönetimi anlayışı, radyoların bırakın akışlarını, formatlarını bile yönlendirebilecek güce ulaştı. Yeni sanatçılar, o nedenle önce yerel radyoların gönlünü kazanarak bu listede yükselmeyi hedefliyorlar. Bu arada müzik direktörlerinin de çoğunun inisiyatifi yok bu konuda: Çok şahane bir sesten iyi bir radyo şarkısı geldiğinde ‘No name’ diye, ya da herkesin bildiği bir isimden ‘Cover’ (yani bildiğimiz bir şarkının yeni bir yorumu) geldiğinde “Boşver , beklet” diye akışa koymama izin verilmemesini bizzat yaşadım.
Halk bunu seviyor yanılgısı!
Bugün müzik üretimini, televizyondaki kısır döngüye sokan işte bu görünmez camlar aslında… Televizyonda, reytingi yüksek diye her kanalda her gün sadece dizi yayınlanıyor. Ama halka sadece dizi sunarsanız, araştırma yaptığınızda yalnızca, o diziler arasında bir sıralamayı kağıda dökebilirsiniz. Eğlence ve müzik programlarını özleyenleri ‘O Ses Türkiye’ye mahkum ederek ya da diğer içerik isteklerini görmezden gelerek… Radyolarda da durum aynı; Daha doğrusu aynı idi.
Son yıllardaki bahsettiğim bu hegemonya şartlarında, popüler müziğin yaldızlı; Dinleyici, reklam ve hayran garantili (Hande Yener’in ya da İrem Derici’nin hayran kitlesinin gücünü bir düşünün!) yüzüne sırt çevirerek, orijinal ve son derece riskli bir işe kalkışan bir radyo açıldı. Üstelik ‘ulusal’ bir radyo olarak yayına başladı. Konuştuğum birçok meslektaşım, bu yeni radyonun geniş kitlelere ulaşamayacağını, ‘niş’ bir dinleyicisi olacağı için yerel bir radyo olması gerektiğini ve uzun soluklu olmayacağını iddia ediyordu.
Tabloya bakınca durumu zor…
Bir radyo düşünün; Günümüz müziğinden başka kimseye yer vermiyor, günümüz müziğinden başka kimseyi –özel bir proje olmazsa- konuk alma şansı olmadığı gibi hiçbir popüler sanatçıdan ya da onun hayran kitlesinden sosyal medyada etkileşim alma ihtimali de yok. Üstelik çaldığı şarkıların çoğunu 25 yaş ve altındakiler bilmiyor.
Ama Pal Nostalji, uzun zamandır özlenen, o eski güzel günleri geri getiren, Anadolu Rock’tan kantoya, 90’lar popundan 70’ler aranjmanlarına ve sanat müziğine kadar birbirine aykırı tarzlardaki nostaljik şarkıları iyi kurgulanmış bir akışla dinleyiciye sundu. Aylar içinde de büyük bir özgüven örneği göstererek reyting ölçümlerine katılmaya karar verdi: Özgüven örneği dememin sebebi, sonuçların hayal kırıklığı yaşatacağından ya da piyasadaki algılarını bozacağından korkarak reyting ölçümlerini almayanlar ya da sistemden çıkanlar var. 2016 yılında yayına başlayan bu arşivi olgun, kendi genç radyo, Türkiye’nin en çok dinlenen ilk 20 radyosundan biri haline gelmesinin yanında; Bu başarılı grafik ile radyo ve müzik dünyasında uzun zamandır hissedilmeyen bir dalga da yarattı!
Dalga dalga yayılan nostalji…
Aynı dönemde ‘slow radyosu’ olarak açılan bir radyo, slogan ve formatını değiştirdi. Ardından 45’lik diye bir rakip radyo açıldı, bekleneni vermeyince satıldı. Ana akım diyebileceğimiz bazı radyolar, son on yılın şarkılarından daha gerilere doğru arşivlerini genişletmeye, özel nostalji saatleri yayınlamaya başladılar. Bu arada Pal Nostalji’nin en çok dinlenen radyolar arasına girmesi ile o ‘en çok dinlenen şarkıcı ve şarkılar’da yavaş yavaş renk değiştirmekte: Derya Uluğ’dan Oğuzhan Koç’a kadar birçok popüler isim 90’ların şarkıları ile listelerde… Nazan Öncel ve Yıldız Tilbe proje albümlerinden yayınlananları saymıyorum bile… Her yanımız nostalji!
Yani Pal Nostalji, yarattığı akım ile farklı bir şeyler duymak isteyen geniş bir kitlenin sesi oldu ve cesur çıkışıyla radyo ve müzik dünyasına “Halk bunu da istiyormuş” dedirtti. Özel radyolarımızın tarihinde, PowerTürk, JoyTürk ve Fenomen’den sonra en çok etki altında bırakan akımın sahibi oldu.
Günün gerçeği: “Taçla fotoğraf paylaşamazsın demedim, kral olamazsın dedim!”
Son bir şey daha var: Bu yazıda özel radyoculuğun geçmişi, bugünü, işleyişindeki dinamikler ve reyting ölçümleri ve bugünün hit listelerine dair bolca enformasyon ve veriye dayandıran bir analiz yaptım. Belki bilmeyenleriniz vardır; Pal Nostalji’nin beklenmeyen bu başarısının mimarı ve emektarı olan Genel Yayın Yönetmeni Fikret Kocamaz benim eşim. Yani bu yazıyı taraflı bir şekilde kaleme aldığımı düşünenler olabilir diye istatistiksel veriler ve genel konjonktür ışığında değerlendirmenizi istedim. Aslına bakarsanız, gönlüm rahat! Zira bugünün dünyasında birçok şeyi manipüle edebilirsiniz: Sosyal medya takipçileri ve beğenileri satın alabilir, bu şekilde yüzbinlere ulaşmanın sanal mutluluğunu yaşayabilirsiniz. Hatta ilkokul çocuğunun bile yorumlayabileceği salt rakamlara sahip ve her ay, her radyonun dinlenme oranlarını gösteren radyo reyting verilerini işinize geldiği gibi yorumlayabilirsiniz. Ama o reytinglerin sonuçlarını, o ay para ödemediğinizde paylaşımlarınızın alacağı etkileşime dair içsel tahmininizi; Sayıları milyonlara ulaşan organik takipçi ve dinlenme oranına sahip birçok önemli sanatçının ve radyo yöneticisinin sosyal medya hesaplarından “tek dinlediğim radyo” şeklindeki övgülerini, sokaktaki insanların birbirlerine ağızdan ağza tavsiyelerini manipüle edemez veya parayla satın alamazsınız.
Sözün özü, algı yaratmak için yazmak, konuşmak, uğraşmak başka; Yazılıp konuşulup uğraşıldığı için kaleme almak başka: Ben ilkini bilmem.